Neden Sokak Kedisi? – Dr. Tarkan Özçetin
Sokak kedisi, benim en çok sevdiğim kedi türü. Biliyorsunuz Kedici Dergisinin ilk yayın hayatına başlamasından bugüne kadar çıkan 4 sayının kapaklarını hep sokak kedisi resimleri süsledi. Bu bir tesadüf değildi. Birçok kedici dostum, kedilerinin resimlerini kapakta yayınlamamı rica ediyorlar. Bu resimleri seçerken aradığımız ilk ve en önemli özellik, kedinin sokak kedisi olması. Saf kan kedileri üzülerek kapak yapmadığımızı söylüyorum kedici dostlara. Bu benim cins kedileri sevmediğim anlamına gelmesin. Ancak sokak kedilerini özel olarak seçmemizin bir anlamı var. Aslında birden de çok. Potansiyel Kedicileri, kedi seçerken tercihlerini bu kedi türünde yapmaları için özendirmeye çalışıyorum.
Kedici dergisi olarak temel amaçlarımızdan biri de sokak kedilerinin sahiplenilmesini sağlamak. Bunun için birçok mantıklı gerekçe var. Birincisi çok ucuz, hatta bedava. Sahiplenmek için hiçbir bedel ödemeniz gerekmiyor. Sonra çok sağlıklılar. Hiçbir kalıtsal hastalık geni taşımıyorlar. Çok zekidirler, oyuncudurlar, cesurdurlar, şahsiyet sahibidirler, bakımları kolaydır ve son olarak kendilerini sahiplenene tahmin edemeyeceğiniz kadar bağlanırlar. Daha ne olsun. Bunlar zaten tüm kedilerin ortak özelliğidir diye düşünüyorsanız -ki bence de öyle- o zaman sokak kedileri bu olumlu özellikler için çarpı ikidir. Sonrasında bu durumun bir tek kötü yanı var. O da sokaktan eve geldiğinde artık Ev Kedisi olmasıdır. Sokak kedileri sokaklarda oldukları için anlamlılar. Ülkemiz bu açıdan bakıldığında belki dünyanın en şanslı ve bereketli topraklarına sahiptir. Belediyelerimizin kızmadığım hatta en beğendiğim beceriksizlikleri sokak kedilerini toplayamamalarıdır. Şimdiye kadar, bir sokak kedisi saldırısına uğramış kimseyi duymadım. Tam tersi yani insan saldırısına maruz kalmış yüz binlerce örnek vardır. Sokak kedilerinin bulundukları çevreyi zararlı kemirgen ve böceklere karşı koruma gibi bir özellikleri de vardır. Orta çağda Avrupa vebadan kırılırken, bizim topraklarımızda hastalığın yayılmamasının ve etkili olmamasının bence en önemli nedeni budur. Onlar kedileri şeytan diye yaktıklarında, bizde öldürmenin, kötü davranmanın ne kadar günah olduğu anlatılıyordu. Aslında günümüzde de durum çok farklı değil. Peta gibi bir kuruluşun başkanı bile sokaktaki hayvanların uyutulmasını öneriyor. Birçok devlet de bunu acımasızca uyguluyor.
Geçen hafta Avrupa’da bulundum ve 3 başkent gezme imkanım oldu. Budapeşte, Viyana ve Bratislava. Üçünün de bence tek ortak özelliği vardı (AB üyesi olmak dışında): sokaklarında bir tane dahi kedi yoktu. İnanılır gibi değil. Tamam, Avrupa sokaklarının kedi kaynamadığını biliyorum. Adamlar bizi soy kırımla suçluyorlar ama kedilere soy kırım uygulandığına gözlerimle tanık oldum. Daha doğrusu hiç kedi görmedim. Elimde kocaman makine, hazır gelmişken şehirler kediler bölümüne onlarca kedi resmi ümidi ile saatlerce sokaklarda dolandım durdum. Sonuç, kocaman bir sıfır. Sonra yaşadığım şehir Ankara’yı, İzmir, Antalya ve tabiî ki İstanbul sokaklarını düşündüm. Bir daha anladım ki, dünyanın en güzel kedileri, kedilerin anavatanı Türkiye’de.
Biliyorsunuz, İstanbul bu sene Avrupa kültür başkenti seçildi. Kültür başkenti olmanın hakkını verebilecek miyiz bilemem ama kedi başkenti seçilse, Avrupa’da tek aday İstanbul olurdu. Bu satırları yazarken hep Kedici Dergisi olarak organize etmeyi düşündüğüm kedi konulu bir fotoğraf yarışmasının sloganını da buluyorum. İstanbul 2010 Avrupa Kedi Başkenti Fotoğraf Yarışması. Katılım şartlarını ve yarışma takvimini önümüzdeki sayıya bırakıyoruz. Ama fotoğraf çekmek için beklemeye gerek yok. Haydi İstanbullu Kediciler, sokaklarında Dünyanın en değerli kedileri olduğunu düşündüğüm İstanbul’dan fotoğraflarınızı bekliyorum…
Kedici Sevgi ve Saygılarımla…
Dr. Tarkan Özçetin
Veteriner Hekim